Sürdürülebilirlik raporu hazırlanması, bir şirketin çevresel, sosyal ve yönetişim performansını paydaşlarına aktarmak için önemli bir araçtır. Bu raporlar, şirketin sürdürülebilirlik stratejilerini, hedeflerini ve performansını şeffaf bir şekilde belgeleyerek, paydaşlarının güvenini kazanmasına ve uzun vadeli değer yaratma taahhüdünü kanıtlamasına yardımcı olur. Sürdürülebilirlik raporu hazırlarken, şirketin faaliyetlerinin çevresel etkilerini değerlendiren karbon ayak izi gibi ölçümler yapılır, sosyal etki alanlarında performans göstergeleri belirlenir ve yönetişim uygulamaları değerlendirilir. Bu raporlar genellikle uluslararası standartlara ve en iyi uygulamalara uygun olarak hazırlanır ve paydaşlarla etkileşim halinde sürekli olarak güncellenir ve geliştirilir. Sürdürülebilirlik raporu, şirketin sürdürülebilirlik stratejilerini başarıyla uyguladığını göstererek, paydaşlarının güvenini artırır ve geleceğe yönelik daha iyi bir şekilde hazırlanmasına yardımcı olur.

GRI, CSRD ve TSRD referans alınarak hazırlanan raporlar hakkında detaylı bilgiye Sürdürülebilirlik sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Kirlenmiş sahaların raporlanması, çevresel etkilerin değerlendirilmesi ve bu alanlardaki kirliliğin yönetilmesi için önemli bir süreçtir. Bu raporlar, kirlenmiş sahalardaki toprak ve yeraltı suyu kirliliği ile ilgili verilerin toplanması, analiz edilmesi, değerlendirilmesi ve paydaşlarla paylaşılmasını sağlar. Raporlama süreci, sahada yapılan kirlilik tespit çalışmalarını, temizlik ve iyileştirme faaliyetlerini, risk yönetimi stratejilerini ve uygun düzenlemelere uyumu içerir. Ayrıca, raporlar genellikle yerel yönetmeliklere, ulusal standartlara ve uluslararası en iyi uygulamalara uygun olarak hazırlanır. Bu sayede, kirlenmiş sahalardaki riskler azaltılır, çevresel ve sağlık etkilerinin yönetimini güçlendirilir ve toplumun ve doğal yaşamın korunması sağlanır. Kirlenmiş sahaların raporlanması, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak gerçekleştirilir, böylece kirlenmiş alanların temizlenmesi ve iyileştirilmesi sürecinde paydaşlarla işbirliği ve güven oluşturulur.

Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED veya ESİA), projelerin çevresel ve sosyal etkilerinin önceden belirlenmesi, değerlendirilmesi ve yönetilmesi için bir süreçtir. Bu süreç, planlanan projenin çevresel ve sosyal etkilerinin tespit edilmesi, bu etkilerin değerlendirilmesi ve projenin çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğini artırmak için gerekli önlemlerin belirlenmesini içerir. ÇSED, çevresel ve sosyal faktörlerin projenin tasarımı ve uygulanması üzerindeki potansiyel etkilerini anlamak için kapsamlı bir inceleme sürecini içerir. Bu süreçte, yerel toplumlar, çevre ve doğal yaşam gibi faktörlerin yanı sıra sosyal ve ekonomik etkiler de değerlendirilir. ÇSED süreci genellikle ulusal ve uluslararası standartlara uygun olarak yürütülür ve proje planlama ve izleme süreçlerinde dikkate alınacak çevresel ve sosyal yönetim planlarını sağlar. Bu sayede, projelerin çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği artırılarak, olası olumsuz etkiler önceden belirlenir ve önlenir, toplumun katılımı sağlanır ve projelerin uzun vadeli başarısı ve toplumsal kabulü desteklenir.

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED veya EİA), çeşitli projelerin çevresel etkilerinin önceden değerlendirilmesi ve bu etkilerin yönetilmesi için kullanılan bir süreçtir. Bir projenin planlama aşamasında, potansiyel çevresel etkileri ve bu etkilerin yayılma alanları tespit edilir. ÇED süreci, projenin çevresel etkilerini azaltmak veya telafi etmek için alınacak önlemleri belirlemeyi ve olumlu katkılarını artırmayı amaçlar. Bu değerlendirme, proje sahiplerine, yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarına ve diğer ilgili taraflara projenin çevresel etkileri hakkında bilgi sağlar ve proje sürecinde katılımcılığı teşvik eder. ÇED süreci, çevre koruma, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve toplum sağlığı gibi önemli konuları ele alırken, yerel, ulusal ve uluslararası çevre mevzuatına uygun olarak yürütülür. Bu süreç, projenin çevresel uygunluğunu ve sürdürülebilirliğini artırarak, çevre üzerinde olumsuz etkilerin en aza indirilmesini ve proje ile toplum arasındaki uyumun sağlanmasını hedefler.

Karbon ayak izi raporu, bir şirketin veya organizasyonun faaliyetleri sonucunda atmosfere saldığı sera gazı emisyonlarının miktarını belirten bir rapordur. Bu rapor, şirketin veya organizasyonun üretim süreçleri, tedarik zinciri faaliyetleri, ulaşım, enerji kullanımı ve diğer etkinliklerine bağlı olarak atmosfere salınan karbon dioksit (CO2) ve diğer sera gazlarının miktarını ölçer. Karbon ayak izi raporu genellikle metrik ton cinsinden ifade edilir ve genellikle bir yıllık dönemi kapsar. Bu rapor, şirketin çevresel etkisini belirlemek, sera gazı emisyonlarını azaltma stratejilerini belirlemek ve sürdürülebilirlik çabalarını izlemek için önemli bir araçtır. Ayrıca, karbon ayak izi raporu, şirketin paydaşlarına, yatırımcılara ve kamuoyuna şirketin çevresel performansı hakkında şeffaf bir görünüm sunar ve çevre dostu bir işletme olma taahhüdünü vurgular. Bu rapor, şirketin sürdürülebilirlik çabalarını değerlendirmek ve iyileştirmek için önemli bir başlangıç noktasıdır.

Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (LCA), bir ürünün veya hizmetin hayatı boyunca çevresel etkilerini sistematik olarak değerlendiren bir analiz yöntemidir. LCA, ürünün hammaddelerinin çıkarılmasından üretim, dağıtım,
kullanım ve atılma aşamalarına kadar olan tüm süreçleri içerir. Bu süreçler boyunca oluşan enerji kullanımı, sera gazı emisyonları, su tüketimi, atık üretimi gibi çeşitli çevresel etkiler LCA ile değerlendirilir. LCA’nın amacı, bir ürünün veya hizmetin çevresel etkilerini objektif bir şekilde değerlendirerek, çevresel sürdürülebilirliğini artırmak ve çevreye dost bir ürün veya hizmet geliştirmek için iyileştirme fırsatlarını belirlemektir. LCA, karmaşık çevresel
etkileri sistematik olarak analiz ederek, karar vericilere ve paydaşlara çevresel açıdan bilinçli kararlar almalarına yardımcı olur ve sürdürülebilirlik çabalarını destekler.

Yaşam Döngüsü Analizi için SimaPro yazılımını kullanmaktayız.